22 Mayıs 2009 Cuma

Hadi Bakalım

Bu gece bizleri uykusuz bırakacak ama bunu yaparken bize keyifli bir "sabaha karşı" vaat eden bir maç önümüzde.Nba Doğu Konferansı 2.maçı.Bir tarafta Lebron,diğer tarafta gururumuz Hido ve koca bebek Howard.İlk maçta özellikle 2.yarı ortaya konan basketbol ziyafeti bu maçta da karşımıza çıkacaktır.
1.maçta Cleveland belli ki playofflarda oynadıkları 8 maçı da yenmenin verdiği bir rehavetle çıktı sahaya.Gerçi ilk yarı herşey onların istedikleri gibi gidiyordu.Orlando'nun hücumlarını bozuyorlar ve biraz kolay basketlerle farkı iyice açıyorlardı.Tek sorun Howard'dı.Orlando ne zaman sıkışsa topu ona geçirip(bir şekilde)sayı buluyordu.Bu küçük(!) sorun dışında iyiydiler.İlginç savunma taktikği de işe yarıyordu.Hido'yu Lebron savunması gerekirken iyi bir dış savunmacı olan West savundu ve bu yıl savunma ilk beşine seçilen Lebron da oyun kurucuya baskı yaparak Orlando hücumlarını daha başlamadan bitirmeye çalıştı.Bu taktikle de çoğu zaman başarılı oldular.Fakat Orlando için aynı şeyi söyleyemeyiz.Savunmaları sadece Lebron'u durdurmaya yönelikti ve diğer oyuncuları hep boş bıraktılar.Cleveland'da çok boş sayılar buldu.

Tüm bu olumsuzluklar(Orlando adına)sadece ilk yarı içindi.İkinci yarıya fırtına gibi giren Orlando Hido ve Howard önderliğinde toplanmaya başladı.Hido,Howard ile alley-ooplar yapıyor,verdiği diğer paslar Rashard Lewis'e gidiyor ve hem 3 sayı hem de asist olarak geri dönüyordu.Farkın kapanmasına Lebron engel olmaya çalışıyor ama tek başına bu geri dönüşü durduramıyordu(49 sayı attı).4.periyot bittiğinde skorboard da 107-106'lık Orlando üstünlüğü görülüyordu.Gecenin kahramanı ise galibiyetin en büyük mimarı Hido idi.15 sayı ve 14 asistle(kariyer rekoru)göğsümüzü kabartıyordu.

Şimdi bakalım ne olacak?Cleveland'ın bu maçı mutlaka kazanması lazım.Eğer kaybederlerse finallere çıkmak onlar için çok ama çok zor olacak.Orlando da elde ettiği bu avantajı kaybetmemek isteyecektir.Kendi evine 2-0 gibi bir skorla gitmek onlar için çok büyük bir avantaj olacaktır.Ama Lebron ve arkadaşları çok sinirlenmişe benziyor.

Not:Mo Williams Orlando asla 4 maç alamaz biz onlardan çok daha iyiyiz diye açıklama yapmış.Gerçekten sinirlenmişler.

Nuggets Şaşırtmadı

Tıpkı tahmin ettiğimiz gibi, serinin 2. maçında çekişmeli geçen 4 çeyreğin ardından gülen taraf Billups ve Melo'nun ekibi oldu. Bu sonuçla ciddi bir avantaj yakaladı Denver bana göre, çünkü NBA'de deplasman kavramının ender geçerli olduğu yerlerden biridir Pepsi Arena yani Nuggets'ın sahası. Lakers'ın biraz şansa ihtiyacı olacak.

21 Mayıs 2009 Perşembe

Tofaş Efsanesi

Lig maçlarının CINE 5 ten yayınlandığı zamanları hatırlıyorum ben. Maçları Murat Murathanoğlu'yla İsmet Badem sunardı hatta. Daha çok küçüktüm ben o zamanlar, okula daha yeni başlamıştım. Ama o kadar çok seviyordum ki basketbolu, her hafta sonu, ağlaya zırlaya beni bir basket maçına götürmesi için ikna ederdim annemi. Kimin maçı olduğu hiç önemli değildi benim için; Darüşşafaka - Büyük Kolej maçına gittiğimi bile hatırlıyorum. O kadar çok maça gittik ki 90'lı yılların sonunda, eline basketbol topu almamış annem bile basketbol hastası olup çıkmıştı bir anda. Aradan yıllar geçti, maçlara kendi başıma gitmeye başladıkça, annemin basketbol sevdası da git gide azaldı haliyle. Ama bana geçen gün öyle bir şey sordu ki, bütün anılarım gözümde canlandı: " O değil de, bi aralar bi Tofaş efsanesi vardı, n'oldu o? "
Gerçekten bir efsaneydi Tofaş 2000'li yılların başına kadar. Türk basketboluna sayısız yetenek kazandıran, kupalar kaldıran... Ancak Tofaş da silindi gitti hafısazlardan, 1. ligden 2. lige, 2. ligden 1.lige mekik dokuyorlar.
Yukarıdaki fotoğraf geçti geçen gün elime internette dolaşırken. Tofaşın Jasmin Repesa ile mutlu sona ulaştığı 1998 - 1999 sezonu sonu. Dikkatlice bakarsanız ,eminim kadronun neredeyse tamamını tanıyacaksınız. Kimler yok ki aralarında? Hala zevkle izleme fırsatı bulduğumuz; Asım Pars, Serkan Erdoğan, Mehmet Okur, Cüneyt Erden. Ligimizde bir çok farklı takımda oynayarak iz bırakmış; Steven Rogers, Şemsettin Baş, Alper Yılmaz. Ve tabi ki, taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanmış, Türkiye'de bir dönem Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinden daha popüler olmayı başarmış David Rivers - Rashard Griffith İkilisi. Ne günlerdi o günler. Ben şanslıydım, ucundan da olsa yakaladım, hayal meyal hatırlıyorum Tofaş Efsanesini, ama çok üzülüyorum onları tanıma fırsatı bulamamışlar için.

Los Angels'ta 2. Raunt

Lakers-Nuggets serisinin 2. maçı bu gece 4'te oynanacak. Size tavsiyem, uykusuz kalmak pahasına bu maçı kaçırmamanız. Çünkü öyle bir ilk maç oynandı ki 2. maçın izleyenlere zevk vermemesi imkansız. Phil Jackson tarafından şampiyonluğa inandırılmış Lakers'lılar batı şampiyonluğunun çantada keklik olmadığını gördüler ilk maçta. Hatta maçın bitimine 15 saniye kala Anthony Carter o utanç verici hatayı yapmasaydı, saha avantajı elinden kayıp gitmişti belki de Kobe ve ekibinin. Neyse ki şans yardım etti ve son anda maçı götürdüler. Bu nedenle iyi mücadelesinin karşılığını alamayan Nuggets bu maça ayrı bir hırsla çıkacaktır. Özellikle Nene, Andersen ve Kenyon Martin üçlüsünün Bynum ve Gasol'u pota altından sileceğini düşünüyorum. Dış şutlarla etkili olacak mavililerin bulacakları 2. şans sayılarıyla da maçı koparmaları kaçınılmaz olacaktır.
Bana kalırsa bu maç serinin en kritik maçı. Olur da Lakers kazanırsa serinin dönmesi oldukça zor. Ancak Nuggets kazanırsa, ki benim tahminim bu yönde ağır basıyor, işte o zaman Long Beach'in çocukları yüksek rakımlı Denver tepelerinde bir hayli üşüyecekler önümüzdeki hafta.

Alexander Rybak

Bu parlak arkadaşımız tanıdığınız üzere, Eurovision'da Norveç adına ipi göğüsleyen çocuk. Güzel bir şarkıyı başarıyla yorumladı ve yarışmadan alnının akıyla çıktı. Gelgelelim kıraathaneye gitse önüne çay koymazlar bunun. Neyse tebrik ediyoruz yine de.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Türkan Saylan'ın Ardından...

Adını çoktandır duyuyordum da, kendisini 2007'nin nisanında gördüm ilk defa. Çağlayan'dı onu ilk kez gördüğüm yerin adı, siz de ordaydınız hatta, hepimiz ordaydık. Elimizde Türk bayrakları, dilimizde "Türkiye Laiktir Laik Kalacak" sloganları, üzerimizde "Ne Şeriat Ne Darbe" yazan tişörtler... Yürüyorduk kızgın güneşin altında ve mutluyduk; mutluyduk çünkü meydandaki hoparlörlerden onun sesi yankılanıyordu. Umut veriyordu bize bir de onun ağzından duymak, Türkiye'nin ilelebet laik kalacağını. Nasıl vermesin? Öyle bir kadın ki hayatını inandıkları uğruna harcamış ve bütün gayelerine ulaşmış; kendisi için yaşama fırsatı bile bulamamış; Van'daki cüzzamlılar için yaşamaktan, eğitim hakkından yoksun kalan onbinlerce kız çocuğu için savaşmaktan...
Artık o aramızda yok. Bir çok Türk genci onun kim olduğunu bile bilmiyor daha. Bilinmesi istenmiyor belki de. Bilinmemesi daha güvenli olur zaten değil mi?. O çok büyük bir "tehlike" çünkü, hem de ölüm döşeğindeyken evi aranacak türden...

Piyango Clippers'a Vurdu


Sabaha karşı yapılan sıralamada bir numara, Los Angeles'ın bir nevi ezilmiş takımı LA Clippers oldu.Bu sezonun en kötü 4.galibiyet yüzdesine sahip takım olan Clippers biraz da şansının yardımıyla kazanan talihli oldu.Ama bundan sonra asıl önemli olan yapacakları tercih.Aslında önlerinde çok fazla tercih yok.Ya Oklahomalı PF Blake Griffin'i seçecekler ya da "Adam olacak çocuk" Ricky Rubio'yu.Görünen 2009 Draft'ının 1 numarası &90 Blake Griffin.Çünkü Clippers'ın asıl ihtiyacı olduğu mevki orası.Elton Brand'in takımdan ayrılmasından sonra o bölgeyi Al Thornton ve Zach Randolph ile doldurmaya çalıştılar ama olmadı.Griffin enerjisiyle ve çaylaklığın getirdiği bir şeyler yapma dürtüsüyle takımı hareketlendirebilir.Ricky Rubio muhtemelen Memphis'in seçimi olacaktır;çünkü Clippers,bu mevkide Baron Davis'i,Eric Gordon'ı ve Mike Taylor'ı barındırıyor.Bu çekilişte bedevi şansına sahip takım ise hiç şüphesiz Sacramento Kings.1 numara olması olasılığı en fazla olan takımdılar ama 4.sıradan draft hakkına sahip oldular.Griffin'i ve &99 Rubio'yu kaybettiler.
Draft Lottery sonrasında takımların sıralaması:
1.LA Clippers
2.Memphis Grizzlies
3.Oklahoma City Thunder
4.Sacramento Kings
5.Washington Wizards
6.Minnesota Timberwolves
7.Golden State Warriors
8.New York Knicks
9.Toronto Raptors
10.Milwaukee Bucks
11.New Jersey Nets
12.Charlotte Bobcats
13.Indiana Pacers
14.Phoenix Suns
Not:Playoff'a giren takımlar, draft 1. turda galibiyet yüzdelerine göre sıralanır.

19 Mayıs 2009 Salı

18 Mayıs 2009 Pazartesi


Sezonu sadece 2 mağlubiyetle kapatan Efes Pilsen,1-0 önde başladığı playoff serisinde Darüşşafaka Cooper Tires'ı 76-47 ve 60-87 gibi rahat skorlarla geçerek seride durumu 3-0 getirdi ve Fenerbahçe'nin ardından ikinci yarı finalist olmayı başardı.Efes'in rakibi,Galatasaray CC-Beşiktaş Cola Turka serisinin galibi olacak.

Geçen senenin finalisti LA Lakers, zor da olsa 7 maçlık bir serinin ardından Houston Rockets'ı 4-3 geçmeyi başardı.Güzel maçlara sahne olan bu serinin küçük bir özetini geçelim.Bu serinin en belirgin özelliği playoffların en gergin serisi olmasıydı.7 maç boyunca çalınan teknik faullerin ve çıkan sürtüşmelerin haddi hesabı yok.Özellikle Ron Artest'in savunma yapayım derken rakibi dövmesinden dolayı ortalık pek çok kez karıştı.Bu olaylara birlikte seri normal seyrinde ilerliyordu.McGrady'siz Houston batının en iyisi olan LA'ye karşı elinden gelenin en iyisini yapıyordu.İlk maçı kazanmış fakat daha sonraki iki maçı kaybetti.Gergin geçen maçlarda Houston için talihsizlikler bitmedi ve takımın lideri Yao Ming 4. maçta sakatlandı.Artık herkes serinin çok rahat bir şekilde LA'in ellerinde olduğunu düşünmeye başlamıştı ki Nba'de 2. sezonunu geçiren oyun kurucu Aaron Brooks sahneye çıktı.Onun gayretiyle ve arkadaşlarının yardımıyla 4.maçı Rockets aldı.Artık sinirlenmeye başlayan LA Staples Center'daki 5.maçı 40 sayı farkla aldı ve zihinlerdeki şüpheyi aldı götürdü.Derken Yao'suz ve McGrady'siz Houston evindeki 6.maçı yine Brooks,genç ve playoff tecrübesi az olan oyuncularla kazanmasını bildi.
Ve işte büyük gün.Yedinci maç.Karşımızda çok çekişmeli bir maç beklerken(bütün maçlar 8 ve üstünde farkla bitti.)daha maçın başından beri kazanan taraf belliydi. Melekler şehrinin oyuncuları maçın başından beri üstündü.Houston yorgunluğun ve tecrübesizliğin kurbanı oldu.Son maçta Kobe etkisiz olsa da İspanyol Boğası Pau Gasol sazı eline almış ve takımı konferans finallerine doğru götürüyordu.Houston potalarına 21 sayı gönderen ve 18 ribaund toplayan Gasol seriyi kurtaran isim oldu.Sakatlıklarla uğraşan,genç isimlerle yoluna devam etmeye çalışan Houston ise gelecek sene için planlar yapmaya başladı bile.

17 Mayıs 2009 Pazar

Hedo Is Sealing The Deal*

Evet, aynen böyle seslendi tüm dünyaya Orlando-Boston maçının spikeri dün gece. Hido başarılı bir performans sergileyerek Boston'un hesabını kesti. 101-82'yle tonton van Gundy'nin çocukları güldü ve konferans finalinde Cleveland'in rakibi oldular.
Sene içinde Hido'nun onlarca üstün performansını izlemiştik, dolayısıyla dün akşamki oyununu da normal karşılamamız gerekiyordu, ancak bu maç sıradan bir maç değildi. 3-3 lük eşitilkle devam eden bir serinin 7. maçıydı rakip son şampiyondu ve yer Orlando'nun maçı oynamak isteyeceği en son yerdi. Boston sahaya çıktığında, seyircinin coşkusu görülmeye değerdi. Bu coşku yeşilli oyuncuları da gaza getirdi ve maç öncesi yeminlerini gördükten sonra ben bile kazanackalarına ikna olmuştum. Ancak olaylar hiç de öyle gelişmedi ilk çeyrekte dizginleri eline alan Orlando maçın sonuna kadar öndeydi, öyle de bitirdi. İşte böyle kritik bir maçta Hido 25 sayı ve 12 asistle sahanın en skoreri oldu ve kendi play-off asist rekorunu kırdı. Savunmada da üstün çaba harcayan Hido, Paul Pearce'ı canından bezdirdi. Maça çok iyi odaklandığı belliydi zaten ilk dakikadan itibaren. İstediğini de elde etti.
Zaten Hidayet, genelde istediğini elde eden bir oyuncu. Bana göre onda biraz 'istek'problemi var. Kritik maçlarda, maçın tümünü; diğer maçlarda ise sadece kritik geçen anları çok iyi oynamasını biliyor. Bu anlar için yaşıyor adeta, gelgelelim rahat geçen maçlarda bir türlü ön planda göremiyoruz Hido'yu. Belki de önemsemiyor, takımın başarısı onun için yeterli. Maçın her anına çok iyi konsantre olabilse onu NBA'in en etkili 3-5 forvetinden biri olarak görebiliriz.

*Hedo hesabı kesiyor

Adı Üstünde, Fazla Söze Ne Hacet

Kahrolduk

Süper Lig'e yeni bir İstanbul takımının yükselmesi (özellikle de Kasımpaşa)bizim gibi basketbola gönül vermiş insanları da kahretti.


Mersin: Yola Devam


Müthiş bir maç izledik bu pazar öğleden sonra. Seride 2 0 geride olan Mersin BB 2500 seyircisi önünde kazanmak zorundaydı ve kazandı. Bir ara farkı 15 sayıya kadar çıkaran Akdeniz temsilcisi, Serkan Erdoğan ve Khalid El-Amin devreye girince tecrübesizliğine yenileyazdı. Neyse ki maç uzatmaya gitti ve topun el yaktığı dakikalarda Chris Lofton sorumluluğu üstlendi ve Mersin'in umutlarını sürdürmesini sağladı (104-103). Maçın başını domine eden McCalebb 29 sonunu getiren Lofton ise 26 sayı gönderdi rakip potaya. Ancak bana göre maçın yıldızı saha içinde takımını toplayan ve kritik zamanlarda sorumluluk alan kaptan İnanç Koç'tu. Maçı 16 sayıyla tamamlayan emektar oyuncu ligimizin bir türlü patlama yapamamış ve değeri bilinememişlerinden...

İlk Yarı Finalist Fenerbahçe

Seriye 1-0 önde başlayan Fenerbahçe geçen sene de ilk turda eşleştiği Antalya BB'yi, ilk maçta 89-63, ikinci maçta da 92 64'le geçerek 3-0'la ilk yarı finalist oldu. Sarı-lacivertlilerin yarı finaldeki rakibi Mersin BB - Türk Telekom serisinin galibi olacak.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Sadede Gelelim


İlgi çekici bir lig Beko Basketbol Ligi: Parlamaya hazır genç yetenekler, NBA'e göz kırpan yetenekli yabancılar, yurtdışında misyonunu tamamlamış yıldız oyuncular... Bu saydığım oyuncu tiplerinden en az birer tane, küme düşenler de dahil her takımda bulunmakta. Dolayısıyla bu çeşitlilik bize seyir zevki yüksek bir dizi maç sunuyor sene boyunca. Ancak değişmeyen bir şey var ki o da play-off a katılması kesin olan takımların play-off a katılan takım sayısına çok yakın olması. Yani, her sene ligi ilk sekizde bitiren Türk Telekom, Galatasaray Cafe Crown, Beşiktaş Cola Turka, Efes Pilsen ve Fenerbahçe'yi bir kenara koyarsak geriye kalan 11 takım 3 boş koltuk için savaşıyor. Bu sezon ise yüzü gülenler Mersin BB, Daçka ve Antalya BB oldu. Onlar da play-off larda fazla direnemeyecekler gibi. Zaten asıl beklenen de Fenerbahçe-Efes Pilsen serisi... Buna rağmen her serinin heyecanlı geçeceğinden eminim. Güzel geçen bir sezonun ardından katılan bütün takımların play-offlara renk katması dileğiyle...

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Dokunulmaz


Artık yuh be kardeşim!Tamam anladık çok iyisiniz ama bir maçta olsa kaybedin.Sezonu 66 galibiyetle ile birinci bitirdiler,takımdan MVP çıkardılar bu da yetmedi önce antipatik defans takımı Detroit Pistons'ı daha sonra da Zaza'lı Atlanta'yı kayıpsız geçtiler.8 maçta da fark her zaman 10 sayının üstündeydi.Gerçekten çok iyi takımlar.Rotasyonları çok geniş ve tabii ki de Kral James gibi insanüstü bir mahlukata sahipler.Muhtemelen bir sonraki "yorgun" rakiplerini de böyle skorlarla geçip şampiyonluğa bir adım daha yaklaşcaklar.Bu grafikte biraz hakemlerin de katkısı yok değil.Mesela Lebron'un maç başına sadece 1 faul yapması gibi.Tamam iyi savunmacı da bu kadar mı?

12 Mayıs 2009 Salı

Ahmet Robenson


Okulumuzun en eski beden öğretmenlerinden olan Ahmet Robenson kutsal basketbol oyununun Türkiye'de yayılmasını sağlayan adamdır. İlk basketbol maçını yaptırmış ve gençlere basketbolun ne denli elit bir oyun olduğunu öğretmiştir. İzcilik, hokey tenis gibi aktiviteleri mektebimiz aracılığyla Türkiye'yle tanıştıran Robenson bir dönem orduda da görev almıştır. Galatasaray Lisesi ona çok şey borçlu. Kıvançla anıyoruz.

Yeni Bir Dönem Başlıyor

Geçtiğimiz 15 yılda Türkiye'nin zaman zaman Avrupa'da ve dünyada başarılı olduğu dönemlere tanık olduk : Efes'in Koraç Kupasını kaldırması, yine Efes Pilsen'in ardarda Euroleague'de gösterdiği son dörde kalma başarısı, Türkiye'nin Avrupa 2.liği ve en yakın tarihte Japonya'daki dünya 2.liğimiz... Bunlar hiç de küçümsenecek başarılar değil; ancak önemli olan en tepeye ulaşabilmek değil en tepede kalabilmektir bana göre. Bunu yapamadığımız için elde ettiğimiz başarılar istikrarsızlığımızın gölgesinde kaldı hep. Ancak " Doğa Koleji'nin Dünya şampiyonluğu" gibi, altyapı seviyelerinde gelen başarılar gelecek için beni daha da umutlandırmakta...
Aslında bakarsak bu şampiyonluk liseler arası arenada elde ettiğimiz ilk başarı değil. Yakın geçmişe şöyle bir göz atarsak; 1985 yılında Galatasaray Lisesi efsane abimiz Orhun Ene kaptanlığında dünya 2.liğine uzanmıştı. Yine Cent Koleji 1999 yılında dönemin yıldızları Tutku Açık ve Hakan Köseoğlu önderliğinde dünya 2.liğine ulaşmıştı. Son olarak da geçen sene Yıldızlar Koleji dominant pivotu Deniz Kılıçlı'yla dünya 5.si olmuştu. Her ne kadar o başarılar A milli takım seviyesinde devam etmemiş olsa da ben Doğa Koleji'nin Fenerbahçe patentli oyuncularıyla elde ettiği başarının devamı geleceği kanısındayım. Neden mi? Çünkü artık Türkiye'de alt yapılara verilen önem eskisinden daha fazla. Sponsorlar bu oyuna daha fazla bütçe ayırıyorlar ve Türkiye'de basketbol bir endüstri olma yolunda ilerliyor. Ligimizin de kalitesi git gide artıyor. Bu olumlu tablo devam ederse, önümüzdeki yıllar evrensel bazda bize ciddi başarılar getirecektir. umarım yanılmam...

10 Mayıs 2009 Pazar

TBL Playoff Eşleşmeleri

Efes Pilsen-Darüşşafaka Cooper Tires(1-0)
Türk Telekom-Mersin BB(1-0)
Fenerbahçe Ülker-Antalya BB(1-0)
Galatasaray Cafe Crown-Beşiktaş Cola Turka(0-0)
Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi ve Casa TED Kolejliler ligden düştüler.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Chuck Daly Hayatını Kaybetti

Detroit Pistons ile şampiyonluklara ulaşan, daha sonra 1992 Barcelona Olimpiyatları'nda Dream Team'in koçluğunu yapan basketbol duayeni Chuck Daly 78 yaşında hayatını kaybetti.Kendisini saygıyla anıyoruz.

Welcome to the Hell

Toyota Center

8 Mayıs 2009 Cuma

Güneş Batıyor


Ah o eski günler!Ne güzel günlerdi.Nba'in en iyi kazanma yüzdesine sahip takım olmak,2 sene üst üste MVP çıkarmak,playofflarda konferans finallerine kadar yükselmek,ligin belki de en çok sevilen takımı olmak.Phoenix saydığım bütün bu şeyleri başarmıştı.Mike D 'Antoni'nin koçluğa getirilmesinden sonra göze pek bir hoş gelen "small ball" taktiği ile Nba'in en çok sevilen ve izlenen takımı oldular.Takımı bir orkestra şefi gibi yöneten Steve Nash'in önderliğinde Amare'siyle Marion'ıyla muhteşem bir takım oluştu ve bir fenomen doğdu.Bu takım basketbolu takip etmeyenleri bile ekran başına kitledi.Nash'in adrese teslim pasları,Amare'nin muhteşem smaçları evimize şenlik getirdi.Ama gel gör ki; işler bu sezon değişti.D'Antoni New York yolunu tuttu,Amare sakatlandı,Marion Shaq ile takas edildi ve Nash de birazdan da yaşından ötürü bir türlü form tutturamadı.Bütün bu olanların sonunda da hazin son geldi çattı ve takım playoffların dışında kaldı.Artık evlerinden izliyorlar playoffları(!).

7 Mayıs 2009 Perşembe

Tofaş ve Bornova Belediye

Türkiye Basketbol 2. Ligi final grubunu Tofaş ve Bornova Belediyesi ilk iki sırada tamamlayarak Beko Basketbol Ligine yükselmeye hak kazandı. Grubu 4'er galibiyet 2'şer malubiyetle tamamlayan takımların ardında 2'şer galibiyetle İTÜ ve Trabzonspor yer aldı.
Böylece, bütün sezon müthiş bir sayı ortalaması tutturan ve yükselme grubunda da skorer oyununu sürdüren İbrahim Kutluay İtü'yle mutlu sona ulaşamadı... Tofaş ve Bornova Bld'ye 1. Ligde başarılar...

Şaşırdık

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi kendisinden boşanmak isteyen eşini canlı yayında eleştirdi. "Eşinin sol basının asılsız iddialarına inandığını belirterek, dört İtalyan'dan 3'ünün kendisini desteklediğini söyledi. (Bizden beterleri de varmış demekki !..)

Üzüldük...

Chelsea 1-1 Barcelona

Colorado Rocks

Kimileri NBA'de bu sezonun play-off haritasını çoktan çizmişti. Finalin adını bir kenara yazmış hatta, daha da ileri gidip şampiyonu ve MVP'yi bile açıklama cüretinde bulunmuşlardı. Çok geçmeden play-off lar başladı ve bu tahminlerde bulunan insanların dediklerini haklı çıkaracak tezleri git gide kuvvetleniyordu. Kobe ve arkadaşları fırtına gibi bir başlangıç yapmış, şeker Memo'muzun Jazz'ını bir çırpıda devirmişti. Şimdi de Rockets'ı süpürmenin hesaplarını yapan melekler şehrinin çocukları, kupaya giden yolda emin adımlarla ilerlemeyi sezon başından kafalarına koymuşlardı bile.
Ancak, sessiz sedasız büyüyen Denver Nuggets tehlikesi, bir anda çok ciddi boyutlara ulaştı. İlk turda New Orleans Hornets'le birazcık eğlendikten sonra, yarı finalde Dallas'ın rakibi oldu; ve şu ana kadar gözlendiği kadarıyla 8 yıldır ilk defa play-off''ta yarı finale çıkmayı başaran Nuggets, Billups önderliğinde Batı finaline çıkmakta pek de zorlanmayacak...
Sene başında çok söyledim inanmadılar, ısrar ettim güldüler... Ancak artık buz mavililer Batı şampiyonluğuna ulaşabilmek için gerekli olan bir çok şeye sahip olduklarını kanıtladılar. " Long Beach"in çocukları Denver'in yüksek rakımlı tepelerinde bir hayli üşüyecekler...

NBA En İyi Savunma Beşi

Dwight Howard

Kevin Garnett

LeBron James
Kobe Bryant
Chris Paul
Notlar:Dwight Howard hem ribaund krallığında hem de blok krallığında lider olan Nba tarihindeki 5. oyuncu.Ayrıca Tim Duncan 2. en iyi savunma beşine layık görülerek 12.kez Nba savunma beşlerine seçilmiş oldu.İkisine de bravo çok büyük iş sanki.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Christopher Franklin Lofton


Biz onu kısaca Chris Lofton olarak tanıyoruz.Şubat'ta Fenerbahçe'ye 47 sayı (13/20 3 sayılık) ve Nisan'da Casa Ted Kolejliler'in potasına 61 sayı (17/22 3 sayılık) gönderen insanüstü varlık.Zaten bu adamda yetenek olduğu lise yıllarından billiniyordu.Kentucky'de lisesiyle başarıdan başarıya koşan ve Mr.Basketball lakabını alan 1.88'lik Lofton daha sonra University of Tennessee ile yine başarılar elde etmiş,Amerika'nın en iyi beşlerine şeçilmiş ve ülkenin en iyi şutörü ünvanını kazanmıştı.O yıllarda da kolej basketboluna göre olağanüstü performanslar göstermiş ve adından iyice söz ettirmeye başlamıştı ki;kanser belası onun da başına gelmişti.Ama o bunları atlattı ve Denver ile yaz ligine katıldı.Fakat burada boy gösteremedi ve "kim ne derse desin bence" Avrupa'nın en iyi liglerinden Türkiye'ye geldi.Şeçtiği takım Mersin BB idi.Bu seçimi kuşkusuz onu tanıyan herkesi şaşırttı ama o ligimize ve yeni takımına uyum sağlamış gibi.Burada Amerika'daki göz kamaştırıcı performanslarını sergilemeye başladı.Bu eforla NBA kulüplerine göz kırpıyor.Ama San Antonio Spurs'e gitmesin ya.Çok antipatikler.

En sonunda !!!




Cavs 4 - 0 Pistons
Mavs 4 - 1 Spurs

William James Solomon














Beko Basketbol Liginin 2. yarısı başladığından beri dillerden düşmeyen dedikodu gerçek oldu ve Willie Solomon "yuvasına" geri döndü... Fenerbahçe'yle üst üste 2 sezon şampiyonluk sevinci yaşayan ve geçtiğimiz sene Euroleague'de final four'un kapısını şöyle bir tıklatıp geri dönen takımın lideri Willie Solomon yeniden ait olduğu yerde...
Şampiyonluk yolunda Efes Pilsen'in gerisinde kalacağına kesin gözüyle bakılan Fenerbahçe şimdi yeniden zafer şarkıları söylemeye hazırlanıyor. Taraftar mutlu, yönetim mutlu, Willie mutlu... Ancak bundan sonra gelecek şampyonluk bile Fenerbahçe taraftarına bu sene Euroleague'de yaşanan fiyaskoyu unutturamaz. Neden mi? Geçen sene çeyrek final oynamış genç ve dinamik kadrosuyla bu sezon daha büyük başarılara imza atacağı bütün avrupada konuşulan Fenerbahçe, kadrosunu avrupanın hatrı sayılır şutörlerinden Gordan Gricek'le güçlendiriyor bu transfer çok konuşuluyor taraftar umutlanıyor... Ancak bir de bakıyoruz ki, birçok alanda başarı hedefleyen takımın oyun kurucu mevkii 1. 65 lik Marques Green'e emanet edilmiş bile... Solomon'un gidişiyle ağlayan taraftar bu zıpır çocuğun avrupa arenasında 1.98lik Diamantidis ve 2.03'lük Childress'la karşı karşıya geleceğini anımsıyor, durumu hayal ediyor ve ağlanacak haline gülüyor. Sonuç olarak Fenerbahçe geçen seneden daha kötü bir dereceyle Avrupa defterini kapatıyor. Şimdi artık tek hedef bu seneyi şampiyon olarçak neticelendirmek. Bu da Solomon önderliğinde hiç de uzak bir ihtimal değil.
Solomon seneye kalır mı? Tanjevic gider mi? Fenerbahçe yeni takviye yapıp Avrıpa'da iddialı bir konuma gelir mi? Bunları bilmem ama bildiğim tek bir şey var King Solomon yeniden sarı lacivertli forma için oynuyor; sadece bunu bilmek bile play-off lar için sabırsızlanmama yetiyor...

"Kral" Tescillendi



NBA'e geldiği yıldan beri kral olarak anılan LeBron James, bu arenadaki 6. yılında ilk kez en değerli oyuncu ödülüne layık görüldü. Yapılan oylama sonucu Kobe Bryant ve Dwyane Wade'in önünde açık ara farkla tacı başına geçiren LeBron James'in önünde şimdi bunu hakettiğini göstermesi gereken zorlu play-off serileri var. Ödülü haketmiştir haketmemiştir o ayrı tartışılacak bir konu ancak, bu antipatik adamın daha uzun yıllar hüküm sürmesinin önüne geçilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Katkıda bulunanlar